ÖMÜR DEDİĞİN SEVDİĞİN KADARDIR
Barındığımız evin yaşamımızda büyük önemi
vardır.
Ait olma ve sevilme gereksinimimizin karşılığını
bulmasını istediğimiz yerdir ev.
Bir bekleyen olduğunu bilmektir...
Huzurdur...
Çalışmaktır,tembelliktir...
Yalnızlıktır kimi zaman...
Bazen beklemek...
Bazense hep gitmek istenen...
Gidince özlenen...
Ona yüklediğimiz herşeydir kısaca...
.................
Teneke saksılara dikilen karanfil,feslikan
kokularıyla anımsadığım...
................
Sarı taşlarla çevrili, tahta bir bir kapısı vardı
doğduğum evin...
Hüsametli'de o yıllarda evler birbirine çok
yakındı.
Evlerin çatıları toprakla kaplanmıştı.
Yuvak denilen büyük taşla kış aylarında toprak
sertleştirilir böylece yağmur suyunun içeriye
akışı önlenirdi.
................
Kapılar ve pencereler tahtadan yapılmıştı.
Cam henüz köy evlerine girmediği için tahta
kapaklarla pencereler kapatılırdı.Kapı ve
pencereler kapatıldığında evin içi karanlık olurdu.
Gaz lambası ve odun ocağında yanan odunun
ışığı aydınlatırdı odayı.
..................
Çay, odun yanan ocakta pişirilirdi....
Çaydanlıkların dış yüzeyi odunun çıkardığı sisten
siyah olurdu....
Çaydanlıklar günümüzde olduğu gibi alt ve üst diye
ikiye ayrılmaz dı. Tek çaydanlıkta demlenir di çay.
..................
O yıllarda çok az evde radyo vardı.
Köyde sineme yoktu ama "arkası yarın"
adı altında sinema filmleri ve tiyatroya benzer
programlar dinlenirdi radyodan...
.................
Hasret kokan mektuplar gelirdi,uzaklardaki
askerlerden....
Başka kişilerden de gelirdi ama en çok asker
mektubu gelirdi köy evlerine eğer askerde
bir yakınları varsa...
Mektupların üzerinde "ER MEKTUBU
GÖRÜLMÜŞTÜR" kaşesi olurdu...
...................
Kış gecelerimiz adaçayı,bazlama ve bezdirme
kokardı evimiz. Bezdirme; hamurun el ile açılarak
ocaktaki odun ateşinin oluşturduğu kömürün
üzerinde pişirilen ekmeğe denirdi Hüsametli'de...
....................
1960 ve 70'li yıllarda Hüsametli'ye fırın ekmeği
ancak Erdemli ve Silifke'ye giden lerce getirildi.
Fırın ekmeklerinin içine genellikle helva konurdu...
Sıcacık fırın ekmeğinin arasına konulan helva
eriyince damakları çatlatan bir lezzet oluşurdu...
.................
Siyah çay alacak parası olmayanların evinde
adaçayı ve çevreden toplanan bitki çayları içilirdi...
....................
Akşamları yakın komşular birbirlerinin evine
oturmaya gelirdi....
....................
O eski zamanlara ait ses gitti...
Görüntüler bulanıklaştı zamanla...
Her şey bir sis perdesinin ardında...
................
"Dönülmez akşamın ufkundayız,vakit çok geç
Bu son fasıldır,ey ömrüm,nasıl geçersen geç"
diyelim ve yazıyı noktalayalım.