İsmet CAN

İsmet CAN

ÖMÜR DEDİĞİN SEVDİĞİN KADARDIR

 


 

Barındığımız evin yaşamımızda büyük önemi 

vardır.

Ait olma ve sevilme gereksinimimizin karşılığını

bulmasını istediğimiz yerdir ev.

Bir bekleyen olduğunu bilmektir...

Huzurdur...

Çalışmaktır,tembelliktir...

Yalnızlıktır kimi zaman...

Bazen beklemek...

Bazense hep gitmek istenen...

Gidince özlenen...

Ona yüklediğimiz herşeydir kısaca...

                  .................

Teneke saksılara dikilen karanfil,feslikan 

kokularıyla anımsadığım...

                   ................

Sarı taşlarla çevrili, tahta bir bir kapısı vardı 

doğduğum evin...

Hüsametli'de o yıllarda evler birbirine çok

yakındı.

Evlerin çatıları toprakla kaplanmıştı.

Yuvak denilen büyük taşla kış aylarında toprak 

sertleştirilir böylece yağmur suyunun içeriye

akışı önlenirdi.

                    ................

Kapılar ve pencereler tahtadan yapılmıştı.

Cam henüz köy evlerine  girmediği için tahta

kapaklarla pencereler kapatılırdı.Kapı ve

pencereler kapatıldığında evin içi karanlık olurdu.

Gaz lambası ve odun ocağında yanan odunun

ışığı aydınlatırdı odayı.

                 ..................

Çay, odun yanan ocakta pişirilirdi....

Çaydanlıkların dış yüzeyi odunun çıkardığı sisten

siyah olurdu....

Çaydanlıklar günümüzde olduğu gibi alt ve üst diye

ikiye ayrılmaz dı. Tek çaydanlıkta demlenir di çay.

                     ..................

O yıllarda çok az evde radyo vardı.

Köyde sineme yoktu ama "arkası yarın"

adı altında sinema filmleri ve tiyatroya benzer

programlar dinlenirdi radyodan...

                        .................

Hasret kokan mektuplar gelirdi,uzaklardaki

askerlerden....

Başka kişilerden de gelirdi ama en çok asker 

mektubu gelirdi köy evlerine eğer askerde 

bir yakınları varsa...

Mektupların üzerinde "ER MEKTUBU 

GÖRÜLMÜŞTÜR" kaşesi olurdu...

                      ...................

Kış gecelerimiz adaçayı,bazlama ve bezdirme 

kokardı evimiz. Bezdirme; hamurun el ile açılarak 

ocaktaki odun ateşinin oluşturduğu kömürün 

üzerinde pişirilen ekmeğe denirdi Hüsametli'de...

                     ....................

1960 ve 70'li yıllarda Hüsametli'ye fırın ekmeği 

ancak Erdemli ve Silifke'ye giden lerce getirildi.

Fırın ekmeklerinin içine genellikle helva konurdu...

Sıcacık fırın ekmeğinin arasına konulan helva 

eriyince damakları çatlatan bir lezzet oluşurdu...

                    .................

Siyah çay alacak parası olmayanların evinde 

adaçayı ve çevreden toplanan bitki çayları içilirdi...

                         ....................

Akşamları yakın komşular birbirlerinin evine 

oturmaya gelirdi....

                         ....................

O eski zamanlara ait ses gitti...

Görüntüler bulanıklaştı zamanla...

Her şey bir sis perdesinin ardında...

                     ................

"Dönülmez akşamın ufkundayız,vakit çok geç

Bu son fasıldır,ey ömrüm,nasıl geçersen geç"

diyelim ve yazıyı noktalayalım.




ARŞİV YAZILAR